Teknoloji Nedir?

1283

İçindekiler

Teknoloji Nedir?

Bir toz bulutunun yaşam denen o mucizeye doğru giden yolculuğunda dünyamızın ilk demleri oluşmuştu. O demler milyonlarca yıl sonra hayatı bahşedecek bir forma büründü ve ilk insan ortaya çıktı. İnsanın ortaya çıkması ile birlikte ihtiyaçları da kendisi ile beraber var olmuştu. En basit şekliyle beslenme, barınma, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını giderip hayatta kalabilmek için çözümler üretmeliydi. Örneğin, beslenme ihtiyacını gidermek için bir taşla bir hayvanı öldürüp avlayacaksa, o taşı nasıl kullanabileceğinin cevabını vermeliydi. Vereceği bu cevap aslında elindeki aleti nasıl kullanabileceğinin de tekniğini oluşturacaktı. Teknoloji dediğimiz kavramın özünü oluşturan teknik ile var olma çabası içinde olan insan, alet kullanma beceresinin yöntemlerini belirleyecekti.

İlk İcat

Teknik dediğimiz kavram insanların zamanla üretme beceresinin rehberi olurken üretim bilimine de yeni yollar biçecekti. O halde teknoloji dediğimiz üretim bilimi, insanlıkla doğmuş ve var olma çabasını, içinde bulunduğu imkân ve koşullara göre şekillendirmiştir, diyebiliriz. Bu çabaya örnek olarak da ilk insanın Afrika’daki icat ettiği ilk aleti örnek verebiliriz. Yontuk çakıllardan iki yüzeyli alete doğru gelişip teknik bir evrim geçiren bu eşyanın adı herkesin aslında yakından tanıdığı el baltası idi. İnsanlık ilerledikçe bu ilerleyişini ürettiklerine de yansıttığından bu yansımayı el baltasında da gördük. Alt paleolitik boyunca git gide daha ince ve daha simetrik bir biçim kazanan balta aslında insanlıkla doğan teknolojinin de insanlıkla büyüyüp şekil alacağının ilk örneğiydi.

Devrim Niteliğinde İcat: Dikiş İğnesi

Dünyanın kaderini değiştiren endüstri devriminden dünyaya bakacak olursak gerek çağlar öncesindeki o dönemlerde gerekse içinde yaşadığımız şimdiki zamanda bizlerin beklentileri ve alışkanlıkları araçlarımızı oluşturmamızda etkili olmuştur. Taş devri dediğimiz paleolitik dönemden bugüne dek biz insanlar hayatımızı sürekli tasarlayarak devam ettirme savaşı içindeydik. İçinde bulunduğumuz hayatta kalma savaşında var olandan var etme eylemi ile elzem gereksinimlerimiz için nesneler çoğaltamazsak bizde çoğalamazdık. Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Üst paleolitik dönem içerisinde bulunan sert buzul çağında insanlar yok olmak ile var olmak arasında kalmışlardı. Dünyanın ısısı iyice düşmeye başlayıp nesillerinin sonunu getirecek bir buzul iklimle karşı karşıya kaldıklarında bir devrim niteliğindeki icatları insanlığın hayatını kurtardı. Peki, bu devrimin adı neydi, biliyor musunuz? Güney Fransa’ da icat edilen bu devrimin adı: dikiş iğnesi idi. Doğru duydunuz, basit, sıradan bir dikiş iğnesi o zamanın en mühim aleti olmuştu. İnsanlık tarihini değiştiren on yedi bin yaşındaki bu alet, o zamanki insanları koruyacak ve ısıtacak giysiler dikilmesine fırsat vermişti. Hayvanlardan elde ettikleri malzeme ile ortaya çıkardıkları bu dikili giysilerle insanlar, avları için zor koşullarda daha uzun süre mücadele etme fırsatına erişmişlerdi. Devam eden bu süreçte yırtıcı hale gelen insanlar bu dönemde daha birçok aletler üretip hayatlarına devam etmişlerdi. Neyse ki ilerleyen çağlarda buzul çağı bittiğinden dünya tekrar ısındı ve insanlık kaldığı yerden hammadde olarak kullandıkları doğalarından yararlanarak yapmaya, oluşturmaya devam etti.

Neolitik çağdan örnek verecek olursak tarım ile beraber nüfusu da artan insanlığın daha da geliştiğini ve bunun üretim becerilerine de yansıdığını görüyoruz. Bu yansımayı da Konya’ da bulunan Çatalhöyük’ teki ilk kentsel yerleşim izlerinde fark edebiliriz. Buradan da anlıyoruz ki teknoloji, dünya var olduğundan beri bırakılan izleri takip etmek ve o izlerin daha iyisini bırakabilmek için varlığımızı daha da geliştirmekle ilişkilidir. Teknolojinin insana olan bağıllığına ve insanlıkla birlikte ilerleyişine tarih boyunca daha birçok örnek verilebilir.

Sanayi Devriminde Bilimsel Bilgi

Günümüze doğru yaklaştığımızda ise gerçek manada endüstri dediğimiz kavramın hayatımıza girmesi ile git gide ilerleyen bu üretim bilimi artık tekniğin tecrübesini değil bünyesinde bilimsel bilgiyi barındırmaktaydı. Endüstri devrimi yapılana dek teknoloji daha çok üretim yöntemi iken ve tecrübe çok daha önemli iken sanayi devrimi ile beraber artık insanlar, nasıl üreteceğiz sorusuna bilimsel bilgi ile cevap vermeye başladı. Su ve buhar gücünden faydalanılarak icat edilen buhar makinesinin üretime aktarılması ile oluşturulan mekanik tezgâhlarla İngiltere’ de olan birinci sanayi devrimi gerçekleşti. Bu devrim belki de teknoloji için teknik kısmın bilgiye kavuşması adına en büyük adımdı. Bu adımı Henry Ford’ un seri üretim yöntemini hayatımıza kazandırması ile ikinci endüstri devrimi izledi. Üretimin bilimle yoğurulduğu bu alanlarda insanlar, artık hammaddeyi işlerken çoğalan nüfusa ve büyüyen dünyaya daha kolay adapte oluyorlardı.

Bilgisayar Çağı “Merhaba Dünya”

1970’li yıllarda ise dünyanın yazgısı bir kez daha devir atladı ve dijital devrim ile beraber bilgisayar çağının ilk adımları atılarak üçüncü sanayi devrimi hayatımıza girdi. Bu devrim bilgisayar destekli tasarımı, otonom robotları ve bilgi teknolojilerini hayatımıza kazandırırken geleceği yaratma becerimizi de yükseltmişti. İnternet kavramı ile tanışan yenidünyaya artık stratejik bir plan içeren devrim gerekliydi. Milenyumdan yaklaşık on bir yıl sonra ise yapay zekâ ve nesnelerin interneti gibi kavramları hayatımıza kazandırıp neredeyse her şeyi akıllı ürün haline getirecek olan dördüncü sanayi devrimi ile teknoloji bilimi belki de insan gelişiminin çok daha ilerisine gitti. Artık teknoloji bizim yetersiz yeteneklerimizin devamı haline gelmişti. Üretilen her şey mesafeleri kısaltıp hayatı tek bir tuşla kodlarken o mücadeleci insanı da tarih öncesindeki ilk halinin daha gerisine itme tehlikesine sürükledi. İnsanlar ileri seviyede ürettikçe körelen duygularının eşiğinde, sahipsiz bıraktıkları şu anlarında kendilerine yabancılaşmaya ve bu yabaniliğin arasında medeniyetlerini geliştirmeye başlamışlardı. Oysa teknoloji hayattaki sorunları çözmek, yaşamı kolaylaştırmak için değil miydi?

Teknolojiyi Doğru Kullanıyor muyuz?

İnsanlar kendi doğurdukları yaratıcılıklarının yavaş yavaş gönüllü esiri haline gelirken ortaya çıkanları bir de hayranlıklarının gölgesi altında kalıp yanlış anlamaya devam ediyorlardı. Teknolojinin yanlış anlaşılması insanoğlu için tehlike çanlarının yüksek volümle çalmasına sebebiyet verse de birçok kişi buna sağır olmuş durumdaydı. Peki, bu yanlış anlaşılma dediğimiz olgu neydi? Buraya biraz değinmek istiyorum. Öncelikle ilk yanlış anlaşılma hali daha masumane bir yerde gerçekleşiyor. Bu yanlışın ilki teknoloji kelimesinin kullanımı ile ilgilidir.

Şöyle ki teknoloji terimi Yunanca sanat ve zanaat anlamına gelen “techne” ile kelime ve konuşma anlamına gelen “logos” kelimelerinden oluşmuştur. İlk olarak o zamanlarda uygulamalı sanatlar için kullanılsa da günümüzde çevreyi etkileyen gelişme ve değişimleri ifade etmek için uygulamalı bilimler manasında kullanılmaktadır. Yani neyin nasıl ve ne şekilde üretileceğinin bilgisini içerdiğinden teknoloji kısaca üretim bilimidir. Halk arasında ise telefon, bilgisayar, çamaşır makinası, buzdolabı vb. aletler –ki genelde elektrikle çalışan ürünler teknolojikmiş gibi gelir, oysaki sanayide belli bir bilgi ve yöntem ile oluşturulan her şey teknoloji ürünüdür. Kalem, silgi, çanta, susam vb.- teknoloji değildir. Bunlar üretim bilimi ile oluşturulan ürünlerdir yani bu bilimin çıktılarıdır. Günümüzde endüstri devrimi ile üretim biliminin çerçeveleri oluşturulsa da aslında insanlığın doğuşu bu bilimin doğum öncesi gibidir ve ruhu, hayatının devamı için mücadele veren nesillerimizin varlığıyla bedenleşerek olgunlaşmış ve vakti gelince görünür hale gelmiştir. Görünür hale gelen teknolojinin asıl zararlı olan yanlış anlaşılması ise ona isteyerek aklımızı kaptırdığımız noktada başlıyor.

Bizimle bağıl olan ilişkisinde bizim ona bağımlı olduğumuz bir ilişkiye çevirdiğimiz bu süreci 1800’lü yıllarda ABD’ de yaşamış ve tarihin en üretken düşünürlerinden biri olan Henry David Thoreau’ nun sözü çok güzel açıklıyor: “İnsanlar araçlarının aracı oldu.” Halbuki biz yola böyle çıkmamıştık. Amacımız hayatımızı daha yaşanır kılmaktı. Bu yanlış anlaşmadan tez vakitte dönerek kendimize şunu hatırlatalım: Paleolitik dönemden ta bugüne dek insanoğlu var olmaya çalışırken tüketerek değil üreterek nesillerinin devamlılığını sağlamıştır. O halde her şey teknolojinin bir çıktısı olabilir ama unutmamalı ki teknoloji de insanlığın bir çıktısıdır.

Sibel GİDİCİ
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni

Editörün Notu : Yazısını bizimle paylaşan Sibel GİDİCİ öğretmenimize teşekkür ederiz. Yavuz YILAN

Teknoloji Nedir?

Facebook Yorum