Sınıf Yönetiminde Öğretmenin Rolü Nedir?

1094

Son birkaç yılda sınıf ortamındaki öğrenci-öğretmen ilişkilerini açıklama amacıyla literatürde yer almaya başlayan ve sınıf yönetimi adıyla yayınlanan, makale vb. eserler incelendiğinde bunların; öğrenci davranışlarının plânlanması sınıftaki örgütlenme, iletişim ve istenmeyen davranışların önlenmesi gibi konular üzerinde yoğunlaştıkları görülecektir. Sınıf yönetimini, sınıf yaşamının bir orkestra gibi yönetilmesi şeklinde tanımlayan Lemlech’in bu tanımlamasında aynı kavramı açıklamaya yönelen tüm tanımları birleştirdiği söylenebilir.

Yapılan bir araştırmada sınıf yönetiminin boyutlarını şu başlıklar altında toplanmaktadır:

Meslek (alan) hâkimiyeti,
Sınıf içinde amaçlı davranış gösterme,
Liderlik,
Planlama,
İletişim,
Davranışların yönetimi,
Zamanın yönetimi,
Etkinliklerin yönetimi,
Değerlendirme.

 Öğrencilerin kendilerine öğretilmek istenenleri doğru ve yeterli biçimde algılamalarını sağlamak, sınıfta öğretmenin işidir. Öğretmenin etkili bir sınıf yönetimi gerçekleştirebilmesinin temelinde de sınıftaki etkili iletişimin önemi vardır.

İçindekiler

İletişim nedir?

İletişim, bilgi görgü sahibi olan kaynak bir kişi tarafından çeşitli sembol ve işaretler kullanılarak, alıcıya ileti gönderilmesiyle başlayan, alıcının bu iletileri alıp değerlendirmesi ve uygun tepkilerde bulunmasıyla son bulan bir süreç olarak bilinir.

Öğretmenin sınıfta öğrenciler ile etkili iletişim kurabilmesinde, öğrencileri tanıması, iletişim kurma becerisi ile iletişim yol ve yöntemlerini çok iyi bilmesi kadar, öğretmen-yönetici, öğrenci-öğrenci, öğretmen-veli, hatta okulda görev yapan öğretmenlerin aralarında oluşturdukları iletişiminde rolü vardır. Öğretmen, insanları yönetme işinde kullanacağı becerilerini geliştirmek için davranış bilimlerinden yararlanmak zorundadır. Öğretme-öğrenme sürecinde, öğretmenin yalnızca kişisel ya da mesleki tecrübelerine dayanması onu yetersiz kılabilir; bu nedenle öğretmen diğer kişilerin bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak durumundadır. Verimli öğrenci ilişkileri, öğretmenden, öğrencileri ile “iyi geçinmenin” ötesinde, çok daha karmaşık beceriler ister. Bu alandaki başarı; daha çok, öğrencilerin çabalarını örgütleme ve yöneltme işinde, öğretmenin öğrencileri ile nasıl ilişki kurduğuna bağlıdır.

Keith Davis, insan ilişkilerini “bir amacı gerçekleştirme çabalarına girişen kişiler arasındaki etkileşim” olarak tanımlamaktadır. O, insan ilişkilerine işlevsel olarak (fonksiyonel): “Toplumsal, ruhsal, ekonomik doygunluk (tatmin) sağlamak amacı ile kişileri verimli ve ortaklaşa çalıştırmak için güdüleyen bir iş ortamındaki bireyler bütünü” şeklinde bakmaktadır. Etkili öğretme-öğrenme çabası için ön şart verimli ve doyurucu bir sınıf çevresidir. Bu çevrenin yaratılmasında, öğrenme, öğrenci çabalarını düzenleme ve öğrenci etkinliklerini amaca yöneltme için gerekli ortamın sağlanması öğretmenin en önemli görevleri arasındadır. Eğer öğretmen öğrenci davranışını denetleyebilme ve öğrenci davranışının ne olacağını kestirebilme yeteneğine sahip ise başarı ile bu işlerin üstesinden gelebilir.

İnsan Davranışını Kontrol

Öğretmen; öğrencilerini kendi isteğine uygun bir kalıpta öğrenmeleri için zorlayacak yerde, öğretim tekniklerini, öğrencilerinin doğal farklılıklarını göz önünde bulundurarak uyarlayacak olursa sınıfı kontrol edebilme yeteneğini geliştirebilir. Eğer sınıfı kontrol çabalarında başarısızlığa uğrarsa, bunun temel nedeni genellikle seçtiği teknikten kaynaklanır. Öğretmen, öğrencilerini, “kendi beklentisi doğrultusunda davranmadıkları” için suçlayarak öğretme yetisini (ustalığını) geliştiremez. Öğretmen ve öğrenciler arasındaki ilişkinin, öğrenme derecesi üzerinde çok büyük etkisi vardır. Öğretmen öğrencilerinin gözünde otorite sembolüdür. Öğrenciler, öğretmenlerinin belli kontrol işlevlerini yerine getirmelerini beklerler ve onun otoritesini geçerli bir kontrol aracı olarak kabul ederler. Öğretmenin hedefi öğrencilerine yardım sağlayacak bir sınıf ortamı yaratmaktır.

Öğretmenin Rolü Öğretmenin temel sorumluluğu, öğrenci gereksinimlerinin engellenmesini en alt düzeyde tutmak ve sınıfta iyi insan ilişkilerini sağlamaktır. Öğretmenin bu sorumluluğu, onun “yeni öğrenme yaşantıları için gerekli atmosferi yaratma” şeklinde tanımlanabilecek rolünü belirlemektedir.

Bu kapsamda öğretmenin aşağıda tartışılan rolleri yerine getirmesi beklenir:

Bireyin Özgün Kişiliğini Dikkate Alma

Eğer öğretmen, grup içindeki tek tek bireyleri göz ardı edip, yalnızca grubu esas alıyorsa, bu onun etkisini sınırladığını gösterir. Bunun anlamı, öğretmen tüm çabalarını gerçekte hiç kimseyle ilgisi olmayan ortalama bir kişiliğe yöneltiyor demektir. Kesinlikle öğretmen, her grubu, üyelerinin yaşantı ve etkileşimlerinin bileşkesi olan grup kişilikleri ile ayırt etmelidir. Fakat bunun yanında da grup içindeki her bireyin benzersiz kişiliğe sahip olduğunu unutmamalıdır.

Herhangi bir bireyin yetenekleri, izlenimleri, yaşantıları ve kültürü, sınıftaki diğer bireylerinkinden oldukça farklıdır. Birey açısından önemli olan, öğretmen açısından önemsiz olabilir ve öğretmen açısından ilgili görünen, öğrenci açısından ilgisiz görünebilir. Öğrenci, öğretmeni ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde ortaya koyduğu davranış biçimlerini anlamlı şekilde kontrol eden kendine özgü bir kişiliğe sahiptir. Bu nedenle öğretmen, her bir öğrencisini kendine özgü nitelikleri bulunan bireyler şeklinde düşünecek olursa, yalnızca bir grup için planlanmış, değişmez öğretme yöntemlerine başvuramaz. Bunun yerine, birey için en iyi öğrenme durumlarını sağlayacak yöntemleri seçmek zorundadır.

Gözdağından Uzak Ortam

Öğretmen, öğrenciye karşı tehditkar davranmamalıdır. Öğrenme ortamı elden geldiğince gözdağından uzak olmalıdır. Gözdağıyla dolu bir sınıf ortamı öğrencinin algı gücünü daraltır ve öğrenciyi, gözdağına karşı savunmaya zorlar. Öğrencinin algı gücünü daraltma öğretmenin rolü değildir. Bunun tam tersine öğretmenin rolü, öğrencinin bilgi araştırma yollarını genişletme ve öğrencinin değişikliğe uğraması, gelişmesi için gerekli araçları sağlamadır. Bu nedenle öğretmen, gerek öğrencilerin kendisi ile gerekse öğrencilerin birbirleriyle olan ilişkilerine çok duyarlı yaklaşmalıdır. Etkili öğretmen, elden geldiğince gözdağından uzak öğrenme durumları yaratmalı ve öğrencilerini savunma düzenleri yerine öğrenme işine yönelmeleri için cesaretlendirmelidir.

Gözdağından uzak bir atmosfer, hiçbir zaman öğrenci için zorlu bir çalışma ortamının kullanılmayacağı anlamında anlaşılmamalıdır. Öğretmen sürekli olarak öğrencileri için ders konusu ile ilgili zorlu sorunlar yaratmalı ve öğrencilerini yeteneklerinin sonuna kadar bu sorunların üstesinden gelmeleri için cesaretlendirmelidir.

Tanıma Ortamı

Öğrenme için gözdağından uzak bir ortamda öğretmen mutlaka, öğrencilerinin ağırbaşlı, dürüst davranışlarına ilgi göstermelidir. Öğretmen kendisini nasıl görüyorsa, öğrencilerini de o şekilde kabul etmelidir. Böyle bir atmosfer, öğretmenin kendi davranışlarının ve kişiliğinin, diğerleri üzerindeki etkisini fark etmesini gerektirir. Öğretmen kendisini çok iyi tanımalı ve kişisel uyum sağlamak için gerekli olan disipline sahip olmalıdır.

Diğerlerini anlamaya girişmeden önce, öğretmen ilk önce kendini anlamak zorundadır. İyi bir öğretim faaliyeti öğretmenin kim olduğunu, ne olduğunu ve ne yapmaya çalıştığını keşfetmesiyle başlar. Fakat, öğretmen öğrencilerini anlama, tanıma, işinde, onların kaprislerini hoşnut etmek için, sorumluluklarından vazgeçemez. Öğrencileri tanıma, öğretmenin öğrencilerine yönelik tutumları açısından çok daha dinamik bir anlama sahiptir. Özet olarak söylemek gerekirse, tanımanın temelinde, öğrencilere ilişkin yeni bilgileri göz önünde bulundurmaya isteklilik, onları, yargılamadan anlama yeteneği, yeni davranışlara karşı tolerans gösterme ve öğrencilerin kavrama düzeylerine uygun şekilde onlarla çalışma arzusu yatmaktadır. Uygun tanıma ortamı hem öğretmeni, hem de öğrencileri yeni bilgiler peşinde koşmaları için uyarır. Tanıma sayesinde, öğrenciler üst düzeyde “Kendilerini gerçekleştirmek” için tüm güçlerini kullanabilirler ve yine tanıma aracılığıyla öğretmen, öğrencilerin giriştiği çabalarda onlara yardımcı olmak için güdülenir.

İnsanlar Arasında İyi İlişkileri Kurma

Sınıfta iyi ilişkiler kurabilmek için öğretmen, kendisine karşı (Kendisini öğrenci yerine koyarak) nasıl davranılmasını bekliyorsa, o şekilde davranmak zorundadır. İnsan ilişkileri açısından, öğretmen şu hususları göz önünde bulundurmalıdır:

Öğrencileri Güdüleme

Öğrencilerin hemen tümü, herhangi bir ders ya da kursun, kendileri için önemli olan hedeflerine ulaşmalarının onlara ne şekilde yararlı olacağını anlayamazlar. Öğrenciler bir ders ya da kursun amaç ve yararını baştan bilecek olurlarsa genellikle daha çok çaba harcamaya başlarlar ve yaptıkları işten zevk duyarlar.

Öğrencilere Bilgi Verme

Eğer öğrenciler, öğretmenlerinin kendilerinden ne beklendiğini bilmezlerse, güvensizlik duyabilirler. Öğretmen bu güvensizlik duygusunu, beklentileri ve kullandığı öğretim yöntemleri hakkında öğrencilerine bilgi vererek en alt düzeye indirebilir. Bu güvenlik ihtiyacını karşılamak için, kurs hakkında genel bilgi vermek, öğrencilerdeki gelişme hakkında tartışmak, sınavlara ilişkin açıklamalarda bulunmak, öğrencileri mantıksal ve belirgin ödevlere yöneltmek ve idari konularda açıklamalar yapmak yararlı olabilir.

Gerektiğinde Öğrencileri Ödüllendirme

Öğrenciler bir iş başardıklarında, öğretmenlerinden bu işe ilişkin çabalarını ve yeteneklerini fark etmelerini isterler, yoksa öğrenciler engellenmiş olur. Öğretmenden gelecek bir övgü ya da ödül onları işi daha iyi yapmak için cesaretlendirir. Bunun yanında rasgele dağıtılan övgü etkisini kaybeder. Eğer hak edildiğinde övgüye baş vurulursa, öğrencinin başarı ve çalışmalarında etkisi görülebilir.

Öğrencileri Eleştirme

Öğrencilerin ortaya koydukları mükemmel bir iş nedeni ile ödüllendirilmeleri ne kadar doğalsa, yaptıkları hatalar nedeniyle eleştirilmeleri de o kadar doğaldır. Öğrenciler için düzeltici işlem olabilecek eleştirilerin gecikmesi, öğrenme üzerinde çok az yarar sağlamaktadır. Psikoloji dilinde eleştiriye ” Sonuçların bilgisi “de denmektedir. Etkili bir eleştirinin dört özelliği olması gerekir. Bunlar, nesnellik, kabul edilirlik, yapıcılık ve esnekliktir.

Tutarlı Olma

Öğrenciler öğretmenlerini sevmek isterler. Doğal olarak öğretmenlerinin isteklerinin neler olduğunu bilerek ona göre davranmak için çaba harcarlar. Eğer öğretmenin koyduğu standartlardan biri, bir gün kabul görürken, diğer gün eleştiriye uğrarsa öğrenci düş kırıklığına uğrar. Öğretmen davranış ve fikirlerinde tutarlı olmak zorundadır.

 Hataları, Eksikleri Kabul Etme

Öğrenciler hiçbir zaman öğretmenlerini insan üstü mükemmelliğe ulaşmış kişiler olarak görmezler. Öğretmen böyle bir kişi olmadığını, hatalarını ve eksiklerini açık kalplilikle ortaya koyarsa öğrencilerinin saygısını kazanır. Eğer öğretmen eksiklerini saklamaya kalkışırsa öğrencileri karşısında güvenini kaybeder ve öğretme yeteneği etkisiz kalır. Öğretmen her zaman hatalarını, şüphe duyduğu hususları açıklamalı ve daha sonraki saatlerde bu hususlara ilişkin doğru bilgiyi araştırıp öğrencilerine iletmelidir.

ETKİLİ ROLLER (FORTANA)

    Etkili öğretmen davranışları ile ilgili olarak uygulamalı bir yaklaşımı benimseyen Fontana etkili sınıf yöneticileri olacak öğretmenlere uygulamaları gereken temel kuralları şu şekilde ifade etmektedir.

  • Dakik olun: Çoğu sınıf problemleri öğretmenin sınıfa geç gelmesi ile başlar. Derse zamanında gelmeniz öğrenciyi ve dersi önemsediğiniz görüntüsünü verir.
  • İyi hazırlanın: Derse iyi hazırlanmak öğretim hedeflerine ulaşmak için önemlidir. Öğrenci öğrenmek için oradadır. Öğrenme hedeflerine ulaşılması sizin derse etkili bir biçimde hazır olmanıza bağlıdır.
  • Hızlı bir şekilde derse başlayın: Öğrencilerin dikkatini ve katılımlarını sağlayacak yöntemlerle başlayarak derse hızlı ve kararlı bir başlangıç yapın.
  • Tüm sınıfın katılımı konusunda ısrarcı olun: Konuyu açıklamaya başlamadan tüm sınıfın dikkatini derse toplayın.
  • Sesinizi etkili bir biçimde kullanın: Ses, öğretmenin sınıfla olan etkileşiminde en önemli öğedir. Sesini etkili kullanan bir öğretmenin öğrencinin dikkatini toplamada, sesini etkili kullanamayan bir öğretmene nazaran daha avantajlıdır.
  • Karışıklıklarla uğraşabilmek için açık stratejileriniz olsun: Beklenmeyen bir durumda nasıl davranılacağı bilinirse sorunlar kolayca halledilebilir.
  • Karşılaştırma yapmaktan kaçının: Öğrenci performansları hakkında karşılaştırma yapmak sınıfta bölünmelere neden olabilir. Düşük performanslı öğrencilerin tamamen kaybedilmesine yol açabilir.
  • Verdiğiniz sözleri tutmaya dikkat edin: Verilen sözlerin tutulmaması sınıfta güveni zedeleyebilir.
  • Sınıfı amacına uygun bir biçimde organize edin: Oturma düzeni, araç ve gereçlerin uygun bir biçimde yerleştirilmesi iyi bir organizasyon için gereklidir.
  • Öğrencilerin problemleri ile ilgilenin: Öğrencinin ders içi ve ders dışından kaynaklanan problemleri ile ilgilenmek öğrencinin derse katılımını artırabilir. Etkili öğretmenlerin sınıf içi davranışları değerlendirildiğinde yönetim açısından liderlik özellikleri gösterdiği, duygusal yönden ise öğrencilere yakın duran, onların sınıf içi ve sınıf dışındaki problemlerine eğilen bir yol izlediği söylenebilir.

Eğitim felsefesi, öğretmenin sınıftaki rolü demek midir?

Gençlerin hayallerine nasıl cevap verebilirim?  Bu sorunun cevabi, öğretmenin eğitim felsefesinde gizlidir. Yani, sınıfa girmeden önce, öğretmen, eğitim felsefesinin neyi içerdiği ve felsefesinin ne olduğu ile ilgili bir fikre sahip olmalıdır. Ancak, bir öğretmen, felsefesini belirlemek için, yalnızca Öğretmenin sınıftaki rolü nedir? Ve Neden bir öğretmen olmak istedim? sorularını cevaplaması gerektiğini düşünürse, bir takim zorluklarla karsılaşacaktır. Çünkü eğitim felsefesi öğretme isi ve öğretmenlik mesleği ile ilgili her şeyi kapsar. Yani, bir öğretmenin çocukların hayallerine cevap verebilmesi için eğitim felsefesini şekillendirecek olan 4 başlık vardır: müfredat programı, çevre, aile & çocuklar ve değerlendirme.           İlk olarak, müfredat modeli eğitim felsefesinin en önemli bölümlerinden biridir. Pek çok müfredat modeli eksiklikler üzerine zayıf yönleri telafi etmek için hazırlanır, bu nedenle de tam olarak ise yaramaz (Ayers, 1993). Bundan dolayı da, öğretmen her öğrenciye bilgiyi nasıl aktaracağını (öğreteceğini) doğru olarak belirlemelidir. Ayrıca, her çocuğu tek tanımaya çalışmalı ve seçtiği müfredat modeli ve öğretim tekniklerinin her çocuk için uygun olmasını sağlamalıdır. Fakat, her çocuğun ayrı ayrı tam olarak tanınması mümkün olmadığından, yine de esnek olunmalıdır (Ayers, 1993). Bununla beraber, yine de küçük eksiklikler olabilir.           Ayers (1993), çocuklar için hazırlanan müfredat modelinin onları zorlukla yüzleştirmesi gerektiğini, onları cesaretlendirmesi gerektiğini, onları harekete geçirip belirli bir süre boyunca ciddi bir şekilde ve derinlemesine düşünmelerini sağlaması gerektiğini belirtir. Çünkü çocuk öğrenmek için ilk olarak cesaretlendirilmeye ve eleştirel düşünme becerisine ihtiyaç duyar.           Ayrıca, özellikle okul öncesi eğitimde, plan ve konuyu günlük yasama göre seçmek çok önemlidir. Çünkü günlük ihtiyaçlar müfredat programını belirler. Bu da, çocukların hayat ve eğitim arasındaki bağı kurmalarını sağlar. Bununla beraber, öğretmen, erseyin müfredat modelinin bir parçası olduğunu ve her olay ya da baslığın konu olarak alınabileceğini göz ardı etmemelidir.   Gizli müfredat diye bir kavramın olduğu ve öğretmenin öğrencisine aslında formal eğitimde görünenden daha fazlasını öğrettiği düşünülürse, müfredat programının düşünülenden daha fazlasını içerdiği de anlaşılabilir.

Sonuç olarak, öğretmenin isi eleştirmeyi ve düşünmeyi öğretmek olmalıdır. Bunun ardından, çocuk kendi kendine öğrenme sürecini tamamlayabilir. Bu sebeple müfredat programı, düşünme, eleştirme ve araştırma üzerine kurulmalıdır. Yani, çocuk nasıl öğreneceğini öğrenmelidir.İkinci olarak, çevre, müfredat programının bir parçasıdır. Ayerse (1993) göre, sınıf düzenlemesi çocukların nasıl öğrendiği, nasıl düşündüğü, bilginin temelinde neyin olduğu, neyin değerli olduğu ve öğretmenin neye dikkat ettiği konusunda bize bazı mesajlar verir. Örneğin, öğretmen çocukların önüne masasını yerleştirdiğinde, bu sınıfta aktif öğrenme yoktur. Çünkü öğretmen konuşur, çocuklar dinler. Ayrıca, Ayers’in (1993) belirttiği gibi, ögretmenin hedefi, sınıf ortamını bir öğrenme laboratuarına çevirmek ve çocuğun keşfetmesi için atölyeler düzenlemek olmalıdır. Çocuklar ilgi, bilgi ve çabalarını araştırıp izlerken şaşırmalıdırlar.

Kaynakça:

Kaya, Zeki, Sınıf Yönetimi, Pagema yayıncılık, Ankara, 2006 s.174-175.
David Fontana. Classroom Control. The British Psychological Society, London, 1985, s.125-133.
GORDON, Thomas. Etkili Öğretmenlik Eğitimi-2001
HİE Notları (MEB-EARGED)
HİE Notları ( Hv .K.K.)Ayers W., 1993. To Teach: The Journey of a Teacher. N.Y: Teachers College Press)

Facebook Yorum